SAHİP ÇIKMA ZAMANI

Bu yaşına kadar Anadolu’nun tamamına yakınını yakınen tanımış; ülkemin dağında, taşında, denizinde, obasında, deresinde, harmanında, hasatında, tarlasında, halk oyunlarında, okulunda, damında, tarihi ve doğal güzelliklerinde, köylerin köy odalarında, şehirlerin sıra geceleri, yarenlerinde bir ömür geçirmiş; eğitimciliği yirmi altı yıl olsa da, bu güzel ülkede hala genç kalabilmiş bir anneyim.

Rabbime şükür ki; ülkemin gücüne güç katan renkliliğini, güzelliğini bütün ömrüm boyunca çok yakından ve derinden yaşadım. Ülkem yedi bölge ve ben yedi bölgenin altı bölgesini, gerek babamın tayini, gerek benim tayinlerim ve gerekse tayin edildiğimiz şehrin ilçesini, köyünü, mezrasını, mezrasının yanında komşu şehirlerini de gezişim sayesinde çok yakından tanıdım. Gezmediğim, görmediğim yedinci bölge kalmıştı ve evliliğimi bu bölgenin insanı ile gerçekleştirdim. Kurduğum ve her daim esenlik ve mutluluğu için “terlediğim ve dua ettiğim” ailemin temelleri Tuna’dan Fırat’a uzanıyor. İşte bu kadar derin, anlamlı ve güçlü, bir nehiriz, Rabbin lutfu ile, Benim sahip olduğum gibi daha binlerce aile var Türkiyem’de. Şükür.

Benim için, “benliğim için” büyük hikmetler taşıdığına inandığım bu, Anadolu’da karılış, mayalanış serüvenim sayesinde; “insanımı” tanıdım; yaşlımı, gencimi, kadınımı, çocuğumu tanıdım. Birçok dost, ağabey, kardeş tanıdım; tanışıklığımızı bir ömre yayabildiğimiz. Bu ülkeye âşık olan, bu ülkenin kardeşlik ve saadet hamurunu beraber karan yiğit yürekleri tanıdım. Bizlere anlatabilmek için “vatan için ölmek de var, fakat borcun yaşamaktır” düsturunu ninnisine, türküsüne, işlemesine, öğüdüne işleyen cesur anaları; bu düsturun yanında “evladına helal lokma taşımak” için, gece gündüz sükût ve vakar içinde işine, ekmeğine, ailesine, devletine sarılan yiğit babaları tanıdım. İlerlemiş yaşına rağmen gelini de eve ekmek getirsin büyük ve ince düşüncesi ile, torununa bakan ve gelinine “çalışmak ibadettir kızım, üzülme evinden çıkıp da işe gidiyorsun diye, sen ibadetin en kutsalını yapıyorsun” diyebilen ağzı dualı, eli öpülesi nineleri, kayınlığı bir tarafa atan yürekli “valideleri” tanıdım. Yine aynı şekilde, delikanlı yaşında (seksen doksan yaşında) “of bile demeden”, bu topraklar torunlara bereket ve serinlik getirsin, “güçlü bir otağ olsun” diye, uyandığı her seherde tarlasına, bahçesine bir tohum eken, bir ağaç fidanı diken, örnek ve çileli hayatı ile biz gençlere ibret olacak, “ülkemin kalesi, ölmez tarihi”, duasını ve hikmetli sözlerini her daim hasretle özlediğim dedeleri, gazileri “ihtiyar”ları tanıdım. BU ülke için yanan, bu ülke bu millet için çalışan, üreten mangal yürekli gençleri tanıdım.

Gençler ve her daim genç kalanlar, işte size bu “tanışmış” yürekle sesleniyorum:

Bu ülke büyük bir ülke, bu millet büyük bir millet. Bu devlet büyük bir devlet. Çanakkale’ye gidin, Dumlupınar’a gidin. Yetmez, Anadolu’yu adım adım gezin. Ninelerinize, dedelerinize, kardeşlerinize gidin. Onları yakından tanıyın. Onlara içtenlikle sarılın. Onları can kulağı ile dinleyin. Bu milleti ve bu devleti bir arada tutan “ruhu, gücü, rengi, hazineyi, yüreği, yiğitleri, tek bilek olmuş o güçlü elleri” iyi belleyin. Gençler, ülkenizi karış karış gezin. Edirneli genç, Hakkârili can yoldaşını sofrana buyur et. Vanlı kardeşim, Muğlalı kardeşini bir kahvaltına buyur et. Edin ki, sizin birliğinize, ağzınızın tadına, sarsılmaz inanç ve gücünüze tüm dünya bir daha, bir daha şahit olsun. Ülkemin dört bucağındaki gençler, Türkiye’nin Kalbi Ankara’ya hele bir gelin de “hasbuhal” edelim. Konuşalım, danışalım, tanışalım. Tarihimizi, bizi biz yapan değerleri hem iyi okuyalım, hem yedi düvele bir ağızdan haykıralım; hem de güçlü yarınları, güçlü renklerimizle hep beraber sağlamca yazalım. Uyanık ve farkında olduğumuzu cümle âleme anlatalım, gösterelim. Yeni ufuklara el ele yürüyelim. Tek bir ağız, tek bir yürek olalım.

Kendine gel, Ey Ülkemin her yaştan Genci! Ve ülkeni, milletini, tarihini, geleceğini ve kardeşini iyi tanı. İnsanını, ülkesini, toprağını iyi tanıyan ve çok seven bir genç kardeşiniz (genç yürekli büyüğünüz, anneniz, öğretmeniniz, ablanız, kardeşiniz) sesleniyor size. Unutmayın’ Biz kardeşiz. Ve biz “bizliği” bütün dünyaya öğretecek kadar büyük yürek taşıyoruz; büyük bir ülkede yaşıyoruz.

Yürekli Gençler! Şu günlerde oynanan oyunların hiçbirine kanmayınız. Okullarınıza, -tarihinizi ve geleceğinize ışık tutacak ilmî çalışmalara, güçlü kaynaklara*-, kardeşlerinize, alın teri döktüğünüz işlerin başına; nenelerinizin dedelerinizin dizinin dibinde oturarak onlardan hakikati öğrenmeye, yarınları yazmaya koşunuz. Unutmayın, biz o kadar büyük bir milletiz ki, Allah’ın izni ile tarihin hiçbir devrinde kuru gürültüye papuç bırakmadık; bundan sonra da bırakmayacağız. Zaman sağduyulu, yürekli, uyanık olma; kardeşliği görme, kardeşe, ülkeye ve yarınlara sahip çıkma zamanıdır. Bizde bu yürek ve bu basiret var!..

“Biz” bu ülkeye ve bu millete, ülkemizin kardeşliğine, devletimizin gücüne inanıyoruz...

*Hatırlatma: Genç yüreklilerin esas alması geçmişi, şimdiyi ve geleceği iyi anlamak, okumak ve fark etmek için iki güçlü ve temel kaynak vardır: 1. İlmî değeri olan kaynak kitaplar. 2. Kaynak Kişiler ( Canlı Tarihler…)

 

 



1253 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın