21/09/2013
AH ŞU
"YÜREK" DEDİĞİMİZ.... AH ŞU, "KALP GÖZÜ"...
RANÂ İSLÂM DEĞİRMENCİ
“Hayat, öylesine büyük ibretlerle dolu ki… Bu “ibretleri”
görebilmek için; bilir bilmez, yerli yersiz “ben” demeyi, kibirlenmeyi, “en
akıllı kendini” zannetmeyi terk edebilmek gerekir. Önümüze serilen ibret
sahnelerini duyabilmek için “telaşsız”, “kendinden emin” ve “huzurlu” can
olmalıyız… Yoksa sesler, sabun köpüğü gibi dağılıp gider… Peki, önümüze kadar
gelen, “nimet bilmemiz gereken” bu sahnelerin verdiği dersi kavramak için, ne
yapmalı? “Ben, bu dünyanın en akıllısıyım” ya da “ben, bu dünyada en güçlüyüm”
mü demeliyiz, sizce? Hem, bizim “ne” ve “kim” olduğumuzu tam olarak bilebilir
miyiz? Hayır! Tam aksine; “akıl, akıldan üstündür” ya da “ben insansam; benim
uzuvlarım ve melekelerimin tıpatıp aynıyla donatılmış olan insan kardeşim de”
en az benim kadar, akıllı, donanımlı diyebilmeliyiz, cesaretle… Diyebilir
miyiz? Belki, denilebilir bu son önerme! Ama bu “mânâ”ya her can varamıyor. Varsa da; “dili varmıyor”… Mânâya uzanmak için
“akıllı” ve donanımlı” olmanın yanında “yürekli” de olmak gerek…
Hayatı layıkıyla mânâlandırmak; hayat sahnesinde
“bizim olan noktayı” ve “bize düşen hisseyi” fark ederek; mânâlardan ders
çıkarabilmek, yüreğin gücüne erebilmek içinse yukarıda sayılan “idrâk”ler ve
“imkân ve imtiyazlar” kâfi gelmiyor, her” insan”ım diyene. Layıkıyla,
hayat(lar)dan, “sesten”, ”sükuttan” ibret almanın en vazgeçilmez, en değerli
şartı; “kalp gözü” ile görebilmek, duyabilmek, hareket edebilmek, hak/Hakk için
savaşabilmek ve “ân gerektiğinde” susabilmektir. Ahh, şu kalp gözü… Keşke, tüm
insanlarda olabilse! Fakat, ne yazık ki; “kalp gözü” her “İnsanım Ben!” diye
kükreyende yok! Ya da ne muhteşem ki; “kalp gözünün” hangi canın hazinesi ,
“kim”in hakiki kıymeti ve gücü olacağının “taktir”i biz, insanoğullarına ait
değil. İnsana düşen; “kalp gözü”ne erebilmek için sükût içinde yerini tayin
edebilme edebini göze almak. Diliyorum ki “sebepleri” ve onu Yaratan’ı açıkça
görebilenlerden olalım.”